Ömer Çelik: Türkiye dünyadaki süreci doğru okuyor

Dünyada yeni düzen arayışı devam ederken hepiniz takip ediyorsunuz, geçmişten birçok çerçeve, birçok tarihi dönem çağrılarak bugün anlamlandırılmaya ve geleceğe dönük olarak bir takım tahminler ve perspektifler oluşturulmaya çalışılıyor diyen Ömer Çelik, " Türkiye'nin devlet ajandasının ve devlet aklının berrak bir şekilde çalıştığını, kendi gündemine hakim olduğunu, kendi ajandasına hakim olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.
AK Partili Çelik'in açıklamalarından satır başları:
Yerelden genele doğru demokrasiyi güçlendirme, halkın iradesini güçlendirme, halk temelli olarak birtakım hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından yol göstericidir.
Bütün belediye başkanlarımızla birlikte demokrasinin asli temelini oluşturan yerelden genele doğru, vatandaşımızın soğuklarda, beldelerde, en kılcal damar diyebileceğimiz alanlarda görüşlerini, iradesini dinleyerek yerel yönetimlerden genele doğru bu şekildeki siyasetimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Bugün Papa hayatını kaybetti. Vatikan devletine ve bütün Hristiyanlara, Katolik alemine başsağlığı diliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti sırasında kendisini şahsen tanımıştık ve özellikle yıllar evvel ABD'nin büyük elçiliğini Kudüs'e taşıma konusunda verdiği karardan sonra ortaya koyduğu sağduyulu irade, Papa'nın bütün bu süreçlerde son derece dengeli ve güçlü mesajlarının, hakkaniyetli mesajlarının bir örneğiydi. Yine son mesajı Gazze ile ilgili oldu. Papa Fransız son mesajı olan Gazze ile ilgili mesajında şunu söylemişti, silahsız sivillerin, okulların, hastanelerin ve yardım çalışanlarının hedef alınması karşısında sessiz kalamayız.
Bunlar hedef değil, nefes alan, onuru olan insanlar. Silahlar sussun, rehineler serbest bırakılsın, açlık çeken halka yardım ulaştırılsın, insanlar barış dolu bir gelecek istiyordu. Papa'nın son mesajı Hristiyan alemine ve bütün insanlığa seslendiği son mesajı Gazze çerçevesinde bu derece hakkaniyetli ve doğru bir mesajdı. Ve şimdi televizyonlarda tartışılıyor kendi döneminde Hristiyanlık düşüncesi konusunda getirdiği yenilikler, yaptıkları kilise ile ilgili olarak kilisenin tarihi açısından yaptığı imza attığı işler. Bir kere daha Vatikan devletine, ailesine ve bütün Hristiyanlara, Katolik alemine bas sağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
SIRRI SÜREYYE ÖNDER'E GEÇMİŞ OLSUN MESAJI
Sırrı Süreyya Önder, değerli dostumuz, arkadaşımız, uzun yıllardır tanıştığımız olan hem sanatçı hem de siyasetçi. Onun tabi bu geçirdiği rahatsızlıktan dolayı son derece üzgünüz. Doktor arkadaşlarımız, alanının en iyisi olan doktor arkadaşlarımız rahatsızlığıyla ilgili müdahaleyi yaptılar. Arkasından da tedavi süreci en büyük bir hassasiyetle yürütülüyor.
Biz Sırrı Bey ile uzun zamandır tanışırız. Çeşitli vesilelerle çeşitli konularda derinlemesine sohbetlerimiz olmuştur. Felsefe konusunda, sanat konusunda, siyaset konusunda uzun yıllardır sohbetlerimizin olduğu bir arkadaşımız. Tabi onun rahatsızlığı aslında dokunduğu insanların, dokunduğu çevrelerin bir şekilde mağdur olmuş insanlara dokunmasının. Türkiye'de toplumsal birliğimizin, birliğimizin güçlenmesi, kardeşliğin güçlenmesi bakımından yapmaya çalıştıklarının herkesin hafızasında parça parça nasıl yer ettiğini ve bunun nasıl takdir edildiğini gösterdi.
Hastaneye gelenler, hastaneyi ziyaret edenler de zaten bu çoğunculuğu, bu Türkiye'nin farklı kesimlerinden ortaya koyulan, ona olan bu sahiplenmeyi hem insan olarak, hem sanatçı olarak, hem siyasetçi olarak gösterdiler. Kendisine, arkadaşımıza, dostumuza acil şifalar diliyoruz.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİ
Bu terörsüz Türkiye sürecine de büyük bir, güçlü bir şekilde sahipleniyordu. Hatta bu son zamanlarda, özellikle terörsüz Türkiye sürecinin devam ettiği bu son zamanlarda, meclis çalışmaları bittiğinde bazen mesajlaşırdık ve bir yerde buluşurduk arkadaşlarımızla beraber. Ve orada gece yarılarına kadar süren sohbetler olurdu.
Orada bazen bu sağlık durumu da sıra süre yanında dostumuzun, arkadaşımızın gündeme gelirdi ve biz sağlığı konusunda hassas olması gerektiğini söylerdik. Doktorlarımız, zaten ortak arkadaşlarımız, onları da düzenli bir şekilde tedavi alması gerektiğini ifade ederdik. O da biraz onu sık kullandığı bir cümleydi. Ecel ölüme manidir, şu işin sonucunu bir görelim, sağlığımıza daha çok kuvvetle asılırız derdi.
Biz de işte bu işleri sonuca ulaştırmak için sağlıklı olmak gerektiğinden sürekli bahsettik. İnşallah, dua ediyoruz muhterem annesine, kızı Ceren'e, kardeşlerine, bütün saraylarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İnşallah sağlığına kavuşacak ve yine eski enerjisiyle, güler yüzlülüğüyle, bütün bu süreçlerde köprü kurma kabiliyetiyle, ne olursa olsun o umudu ayakta tutan ve konuya sahiplenen yaklaşımıyla, gülümsemesiyle ve herkese umut dağıtan yaklaşımıyla, inşallah onu en kısa zamanda tekrar aynı enerjisiyle, aynı gülümsemesiyle ve umuduyla aramızda görmek, aynı çalışmalara devam ettiğini görmek istiyoruz. Dualarımız onunla.
Hastanede, hastane dışında ortak dostumuz da olan doktor arkadaşlarımızın ne kadar yakından ilgilendiğini görüyoruz. Oradaki sağlık çalışanlarına, hekimlerimize, orada ilgilenen her kademeden sağlık personeline buradan teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz. Tabii bu vesileyle bir takım kötü, çirkin tartışmalar, yaklaşımlar söz konusu oldu. Bu hepimizi üzdü. Ama bunların üzerinde durmaya gerek yok. İyi şeyleri, iyi yaklaşımları, kardeşliği, doğru sözleri öne çıkarmak lazım. Doğru sözler üzerinden ve doğru yaklaşımlar üzerinden. O yaklaşımı büyütmek lazım, doğru sözleri büyütmek lazım.
FİTNE ÇIKARMAYA ÇALIŞANLARI GÖRÜYORUZ
Kem sözü söyleyenleri kendileriyle baş başa bırakmak lazım. Bu rahatsızlığında da görüldü ki, hemen hemen toplumun bütün kesimleri, esasında bu Terörsüz Türkiye sürecinin de sembol isimlerinden biri olduğu için, bu sürecin başarıya ulaşması için büyük bir gayret ve avucu içerisinde.
Kuşkusuz Türkiye'de bu meselelerin tarihine vakıfız ve çok uzun zamandır yapılan tartışmaları biliyoruz. Geçmişte bazı uygulamalar sebebiyle, Kürt vatandaşlarımız üzerindeki red, inkar ve asimilasyon politikalarını hükümetlerimiz döneminde büyük demokratik reformlara imza atarak biz kaldırdık ve bütün bunun üzerindeki vesayetin kalkması için de çok riskli zamanlarda, çok karanlık zamanlarda tehditlere, siyasi suikast tehditlerine rağmen bu yol Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüdü. Geçmişte de önemli adımlar atıldı.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu irade ve tarihi çağrıyla birlikte yepyeni bir sayfa açılmış durumda. Özellikle de dünyanın içinden geçtiği kaos ortamı göz önüne alındığında, önümüzde toplumsal birliğimizi derinleştirmenin, demokrasimizin ölçeğini büyütmenin ve bölgenizdeki halklarla, yakın komşularımızdaki farklı halklarla daha çok dayanışma içerisinde olmanın ne kadar kıymetli olduğu herkes tarafından görülüyor. Etrafımızı daha çok kana bulamak isteyen, daha çok kaos çıkarmak isteyen, daha çok bölgede fitne siyaseti yoluyla kendi çıkarlarını garanti altına almak için bölge halklarına dönük olarak ayırt etmeksizin, herkesin başına bir takım felaket senaryoları getirmek isteyen çok sayıda odağın faaliyet halinde olduğunu görüyoruz.
Bütün bu odaklar karşısında Türkiye, bölge halklarına dönük olarak da Türkmenler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Şiiler, Aleviler, Nusayirler, Ezidiler hangisi olursa olsun bütün halklara dönük olarak da, bütün etnik gruplara, bütün mezhep gruplarına dönük olarak da bu kardeşlik yaklaşımını ortaya koymak için özellikle Sünni, Şii üzerinden bölgede Türk, Kürt, Türkmen ve Araplar arasında fitne çıkarmaya çalışan değişik odakların faaliyetlerini çok yakinen görüyoruz. Devletimiz ve siyasi tecrübemiz bütün bu müktesebata sahiptir.
Şimdiye kadar bu geçtiğimiz zamanlar içerisinde defalarca bunlarla mücadele ettik. Bölge halklarının başına felaket getirmeye çalışanlara karşı bu dirayetli duruşu gösterdik. Tabii ki terörsüz Türkiye hedefi öncelikle vatandaşlarımız arasında, vatandaşlarımızın faydasını alacak, geleceğimizin terör yoluyla esir alınmasına karşı, geleceğimiz üzerinde bir takım ipotekler oluşturulmasına karşı Türkiye'nin artık bu sayfayı kapatması gerektiğinin ve önüne o terör meselesinde kurtulmuş olarak ilerlemesi gerektiğinin en açık ifadesidir. Ve bu şekilde bakacağız bu meseleye.
Nihayetinde farklı etnik grupları arasında, ülkemizdeki farklı mezhep grupları arasında, farklılıklar üzerinden değil, kaderdaşlık üzerinden, aynı kaderi paylaşmamız üzerinden, aynı tarihi paylaşmamız üzerinden, tarihdaşlık üzerinden, aynı vatanı paylaşmamız ve vatandaşlık üzerinden ve aynı ortak geleceği paylaşma iradesiyle birlik ve dirlik içerisinde demokrasimizin ölçeğini büyütmek, dış politikadaki etkimizi büyütmek ve Türkiye'yi her alanda, kültürel alandan, savunma alanına kadar her alanda bağışıklık sistemini daha da güçlendirmiş hale getirmek için bu iradeyi bu şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.
İSRAİL'E TEPKİ
İnşallah yakın zamanda bir takım gelişmelerle birlikte terörsüz Türkiye sürecinin doğru hedeflere, doğru zamanlarda hem ülkemizin yararını olacak şekilde, hem vatandaşlarımızın ortak gelecek idealliğine katkı sağlayacak şekilde, hem de barışına katkı sağlayacak şekilde hayata geçeceğini hep beraber göreceğiz.
Tabi etrafımıza baktığımızda kuzeyde dördüncü yılına giren kuzeyimizde Rusya-Ukrayna savaşı, güneyimizde Esad rejiminin devrilmesinden sonra Suriye halkının devrimine sahip çıkarak istikrarı ve müreffeh bir geleceği kurma konusundaki iradesi ama bununla ilgili olarak yaşadığı zorluklar ve yine Suriye'nin içinde, işte Lübnan'da, Suriye'nin içinde, diğer alanlarda İsrail'in Netanyahu hükümetinin yaptığı operasyonların ortaya çıkardığı istikrarsızlaştırıcı tablo ve tabi tüm insanlık için ağır bir trajedi olan Gazze'deki soykırımın narası her gün daha da ağırlaşarak devam ediyor olması, en son başkan Trump'ın getirdiği yeni gümrük tarifleriyle birlikte dünyadaki güç dengesinin ve bilinen ittifakların sarsılmaya ve değişmeye başladığının net bir şekilde görülmesi, bütün tanımların yeniden ele alınacağı, bütün güç dengelerinin yeniden ele alınacağı, hem tanımların hem güç dengelerinin hem ittifakların hem de önümüzdeki döneme dönük stratejik perspektiflerin yeniden tanımlanacağı, yeniden şekilleneceği bir döneme girdiğimizi gösteriyor.
Bu çerçevede de Türkiye bütün bu tablonun tabi ki merkezinde yer almaktadır ve Türkiye bütün bu tablonun merkezinde yer alırken en büyük gücü, en büyük gücü vatandaşlarımızın birliği ve dirliğidir, demokrasimizin gücüdür, cumhuriyetimizin gücüdür ve şimdiye kadar bölge halklarıyla barış temelinde kurduğumuz ilişkidir.
'DÜNYADA YENİ DÜZEN ARAYIŞI VAR'
Dünyada yeni düzen arayışı devam ederken hepiniz takip ediyorsunuz, geçmişten birçok çerçeve, birçok tarihi dönem çağrılarak bugün anlamlandırılmaya ve geleceğe dönük olarak bir takım tahminler ve perspektifler oluşturulmaya çalışılıyor. Yani çok sık bir şekilde artık yeniden duyuyoruz bildiğimiz şeyleri. Örneğin 1814 Viyana Kongresi'ni çok sık duymaya başladık. 1945 Malta Konferansı'nı çok sık duymaya başladık. Bunları analiz ederek gelecek perspektifi çıkarmaya çalışan siyasetçilerin, analizlerin, analistlerin değerlendirmelerini çok sık duyuyoruz. Burada güç dengesi nasıl şekillenecek ve tabi Türkiye söz konusu olduğunda da önümüzdeki dönemde Türkiye ne yapacak diye çok yoğun tartışmalar var.
Burada tabi Türkiye'nin zihninin berrak olduğunu, Türkiye'nin devlet ajandasının ve devlet aklının berrak bir şekilde çalıştığını, kendi gündemine hakim olduğunu, kendi ajandasına hakim olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu terörsüz Türkiye'nin, tabi ki Türkiye'nin terörden kurtulmasıyla ilgili olarak Türkiye'nin demokratik ölçeğinin büyümesi, Türkiye'deki siyasetin ölçeğinin büyümesi açısından, Türkiye'de siyasetin yeni ufuklara ulaşması açısından da önemli bir tarafı var.
Kuşkusuz devletimizin niteliklerinden, cumhuriyetimizden, demokrasimizden bir taviz söz konusu olmaksızın, devletimizin nitelikleri ve milletimizin tanımı konusunda herhangi bir tartışma, müzakere, pazarlık, haller süreci söz konusu olmaksızın, ortak gelecek idealini, ortak vatan idealini, ortak değerler idealini daha da güçlendirecek şekilde bütün bu süreçler önümüzdeki dönemde yürütülecek.
Bunun dışarıya yansımasına baktığımızda da, bak söylediğim güç dengesinin yeniden şekillendiği bir ortamda herkes bölge halklarına yeni felaketler üretirken, bir tek Türkiye'nin bölge halkları arasında daha çok dayanışma, daha çok birliktelik, daha çok dirlik, daha çok birlik, ortak refah üretme konusundaki iradesinin pozitif olarak ayrıştığını ve bunun herkes tarafından takdir edildiğini görüyoruz. O sebeple Türkiye'nin bu müstakil, bu sürekli doğru okuyan çeşitli gruplaşmaların arkasına körü körüne takılmayan iradesi sayesinde önümüzdeki dönemde dünya güç sistemi nasıl şekillenecek sorusu hemen arkasından Türkiye önümüzdeki dönemde ne yapacak sorusuyla bağlantılı olarak sorulmaktadır. Kuşkusuz Türkiye'nin buradaki kapasitesi, devlet aklıyla, sabırla bütün bu meseleleri iyi bir şekilde değerlendirerek ama gerektiğinde hızlı ve etkili adımlar atarak sonuçlara ulaşacaktır.
UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE
Evet arkadaşlar, vatandaşlarımızın karşılaştığımızda, konuştuğumuzda, kendileriyle temas ettiğimizde çeşitli yerlerden en çok üzerinde durduğu konulardan bir tanesi, özellikle bu zehir tacirlerine çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucuya bulaştırmaya çalışanlara karşı etkili tedbirlerin sürdürülmesi gerektiği şeklindedir. En son biliyorsunuz çok büyük bir operasyon gerçekleşti, İçişleri Bakanlığımız Narkokapan adlı bir operasyonu hayata geçirdi. Burada yedi yüze yakın uyuşturucu taciri gözaltına alındı. Burada tabii yüksek kapasiteli teknik takip ve tabii İHA'ların da kullanıldığı bir çerçevede çocuklarımıza dönük olarak kötülük üretmeye çalışan bu zehir tacilerine karşı etkili bir operasyonla imza atılmış oldu. İçişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımızın koordinasyonu burada bu zehir tacirlerinin toplum gündeminden çıkarılması konusunda etkili sonuçlar üretti ve üretmeye devam ediyor. Emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyoruz. Vatandaşlarımızın bize dönük bu çerçevedeki uyarlarını her zaman aklımızda tuttuğumuzu ve bu meseleyi en yakın şekilde takip etmeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz. Bugün sizlerle paylaşacaklarım bunlar arkadaşlar.
Ayrıntılar birazdan...
