Yandex Metrica

Selahaddin Eyyubi kimdir? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin dillere destan hayatı...

Selahaddin Eyyubi kimdir? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin dillere destan hayatı...

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin vefatının 829. yıl dönümü olması üzerine vatandaşlar internette 'Selahaddin Eyyubi kimdir? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin dillere destan hayatı' diye arama yapıyor. Peki Selahaddin Eyyubi kimdir? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin dillere destan hayatı...

Kimdir

15.05.2024, 00:43

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi vefatının 829. yıl dönümünde internette en çok arananlar arasına girdi. İşte Selahaddin Eyyubi kimdir? Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin dillere destan hayatı...

SELAHADDİN EYYUBİ KİMDİR? 

Selahaddin Eyyubi 1138 yılında Tikrit'te dünyaya geldi. Selahaddin Eyyubi'nin ailesinin kökeni Yemen Araplarına dayanır. Bu aile daha sonra o dönem yaşadığı Basra'dan Azerbaycan'a göç etmiş, bölgedeki Kürt aşiretlerinin etkisiyle Kürtleşmişlerdir. Daha sonra Suriyedeki Selçuklu atabeyi, Türk sultanı Nureddin Zengi'nin çağrısına uyan babası, Suriye'ye göçtü. Kürtleşen bu Arap kökenli aile, Şam'a yerleştikten sonra da Türklerin arasında Türkleşti. Yani Selahaddin Eyyubi'nin soyu ve ailesi, önce kürtleşen, sonra da türkleşen Yemen Araplarına kadar gider. Bunda ailesinin yaşadığı çevre, içinde bulunduğu toplum etkili olmuştur. Selahaddin'in kardeşlerinin isimlerinin Turanşah, Tuğtekin, Böri, Şahinşah ve Adil Ebu Bekir olması da ailenin Türkleştiğinin gbir kanıtıdır.

ÇOCUKLUĞU NASIL GEÇTİ?

Selahaddin Eyyubi, İmadeddin Zengi'nin, babası Necmeddin Eyyub'u vali olarak atadığı Baalbek ve Şam'da büyüdü. Ayrıcalıklı bir çocukluk geçirmedi. İyi bir öğrenim aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere ilgiliydi. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şam'daki Dar'ul-Hadis'den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu. Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe dillerini biliyordu.

 
GENÇLİK DÖNEMİNDE NE YAPTI?

Eyyubi, yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmeti altına alındı. Mısır'ın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaikler'in ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında yer aldı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısır'daki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde savaştı. Bilbeis'in ele geçirilmesinden sonra karşılaştıkları Haçlı ordusuna karşı amcasının ordusunun sol kanadını oluşturan süvari birlikleri ve elde ettiği başarılar sayesinde kendini kanıtladı. Savaşın sonunda Haçlı kumandanı "Kayseryalı Hugh" (Hugh of Caesarea) Selahhaddin'in birliğine saldırdığı zaman esir düştü. Savaşın sonunda Selahaddin ve amcası Şirkuh İskenderiye'ye geçti. Burada kendilerine halife tarafından para, asker ve bir kale tesis edildi. Kaleye saldıran Mısır Haçlıları Şirkuh'un birliklerini dağıttı ama Selahaddin'in birlikleri kalenin düşmesine engelledi.

MISIR SEFERLERİ NASIL BAŞLADI?

 I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Kudüs Krallığı Mısır'a gözlerini dikti. O dönem Mısır'ın alınabilmesi için oldukça iyi bir zamandı. Mısır'daki Fatımi devletinin iç siyaseti karışıklık bir durumdaydı. Mısır veziri Şaver 1164 yılında, bir saray darbesi sonucu rakibi olan diğer vezir Dırgam'a yenilip vezirliğini kaybedince gizlice Şam'a, Nureddin Mahmud Zengi'nin yanına gitti ve yardım istedi. Nureddin Zengi bu olayı fırsat bilerek İslam dünyasındaki iki başlılık problemini çözeceği ve Müslümanları yeniden tek çatı altında birleştirip Haçlılar'la mücadele konusunda güçleneceğini hesaplayarak Şaver'e olumlu cevap verdi.

BİRİNCİ MISIR SEFERİ NASIL OLDU? 

Sultan Nureddin, Mısır'da Şaver'e yardım etme görevini Esedüddin Şirkuh'a verdi. Şirkuh bu görevi; kardeşinin oğlu Selahaddin'i yanında götürmek şartıyla kabul etti. Selahaddin ise, inzivaya çekilmekten ve ilim meclislerinde bulunmaktan zevk alırdı. Bu yüzden savaşa gitme tekliflerini bin bir rica üzerine kabul etti. Selahaddin'in askeri hayatı bu noktada, amcası Esedüddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başlamış oldu. Bu arada Mısır'da işler oldukça karışmıştı. Şaver, rakibi Dırgam'ı yenmeyi başarmıştı ve Sultan Nureddin'den gelecek desteğe ihtiyacı kalmamıştı. Nureddin'e bağlı askerlerin müdahalesinden korkan Şaver, cizye karşılığında Kudüs Krallığı'ndan yardım istedi ve deniz yoluyla bir Haçlı ordusu, kendisine yardım için yola çıktı. Haçlı ve Mısır ordusu, Afrika ile Asya'nın birleştiği noktada buluştu ve savunmaya geçti. Bu durum karşısında çok şaşıran Selahaddin ve Şirkuh, yanlarındaki az bir kuvvetle ne yapacakları konusunda kararsız kaldı.
 
Daha sonra Selahaddin, ordunun komutasına geçti ve Sultan Nureddin'den gelecek yardımı bekleme fikrini ortaya attı. Ardında ustaca bir hareketle Belbis kalesini ele geçirdi. Sultan Nureddin ise, Selahaddin ve Şirkuh'a doğrudan yardım yerine Haçlı topraklarına yürüyürek onları geri çekilmeye itti. Müttefiklerinden ümidi kesen Şaver, Sultan Nureddin'in hücum etmesinden korkarak Şirkuh'un ordusuyla sulha mecbur kaldı. Selahaddin Eyyubi, barış şarlarını bizzat kendi oluşturdu. Sulh yapıldıktan sonra Şam'a dönen Selahaddin, can dostu olarak gördüğü ilim ve irfan sohbetlerine yeniden katılmaya başladı. Bu seferle beraber Selahaddin, askeri alanda ilk becerisini gösterdi. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir hedefi yoktu. Nureddin Mahmud, Selahaddin'in bütün karşı çıkmalarına karşı askeri sahada Selahaddin'den yararlanmak istedi. 

İKİNCİ MISIR SEFERİ NASIL OLDU?

 Sultan Nureddin, Şirkuh'un ifadelerinden Mısır'ın fethinin kolay olacağını anladı. Bu sebeple Şirkuh'u bir kez daha Mısır üzerine yönlendirdi. Şirkuh, Selahaddin'in yeniden kendisiyle gelmesi koşuluyla bunu kabul etti. Çoğu kişinin istediğini geri çeviren Selahaddin, Sultan Nureddin'in isteğini kırmayıp sefere çıktı. Sultan Nureddin'e bağlı bir ordunun üstüne geldiğini duyan Şaver, cizye vaadiyle Haçlılar'dan yardım istedi. Kudüs'ten hareket eden Haçlı ordusu, Asya ile Afrika'nın birleştiği yerde Şaver ve ordusuyla buluştu. Bunların toplam sayısı 30.000'e baliğ oluyordu. Şirkuh ve Selahaddin'in yanındaysa 2.000 asker vardı. Selahaddin, ordunun kumandasının başına geçti ve kısa bir sürede Sina Çölü'nü geçtiler. Kendilerinin 15 misli olan düşmalarını mağlup etmeyi başarıp İskenderiye'ye gelip bu kaleyi feth ettiler.  Selahaddin, kısa bir sürede kale halkının saygısını da kazandı. İskenderiye'nin düştüğü haberini alan, Mısırlılar ve Haçlılar, önceki mağlubiyetin etkisinden çıkıp İskenderiye'nin üzerine gittiler. İskenderiye çok önemli bir konumdaydı, doğu ile batının ticaret merkeziydi.
 
Şirkuh ve bazı askerler, şehir dışında mühim bir mevkiyi tutarak Sultan Nureddin'den gelecek yardımı beklemeye başladılar. Selahaddin ve yanındakilerse şehri korumaya geçtiler. Selahaddin, kaleyi üç ay boyunca başarıyla korudu. Ama Haçlılar'a desteğe gelen bir Rum donanmasının deniz yolunu kesmesi sebebiyle umduğu yardımı bulamayan Şirkuh, zaten erzak sıkıntısı çeken kalenin kurtarılmasını mümkün görmeyerek hiç olmazsa maiyetindeki askerleri selamete çıkarmak düşüncesiyle tuttuğu mevkiyi bıraktı ve çekilmeye başladı.
 
Selahaddin, Şirkuh ve askerlerinin gitmesinden sonra barış istemekten başka çare bulamadı. Sulh şartı olarak askerleri ve silahlarıyla beraber Suriye'ye geri dönmeyi istiyordu. Sulh yapıldıktan sonra Selahaddin ve askerleri kaleden çıktı. Kudüs kralı, büyük bir ordu beklerken 100 kadar yaralı askerin kaleden çıktığını görünce oldukça şaşırdı. Zaten böyle kahramanlıklara hayran olan Kudüs kralı, üç gün süreyle Selahaddin ve askerlerini ordugahında ağırladı. Selahaddin, bu üç gün içinde Hristiyanlar'ın ordu tertibatına ve Hristiyan kumandanlar arasındaki çekişmelere öğrendi. Bu bilgiler ilerideki mücadelelerde çok işine yarayacaktı. Misafirlikten sonra Suriye'ye dönen Selahaddin, kendini tekrar ilim ve irfan sohbetlerine verdi.

ÜÇÜNCÜ MISIR SEFERİ NASIL OLDU? 

Yardıma gittiği Fatımi hükümetinin aciziyetini gören Kudüs kralı, savaş ilanına daha lüzum görmeyerek sınırı geçti ve Kahire civarına kadar geldi. Bunun üzerine Sultan Nureddin'e mektuplar gönderen Fatımi halifesi, yardım istiyordu. Sultan Nureddin bu talebi kabul etti ve Şirkuh'u yeniden Mısır üzerine gönderdi. Selahaddin'de ricalar üzerine üçüncü sefere gitmeyi kabul etti. Selahaddin, adeti olduğu üzere büyük bir süratle emrindeki öncü kuvvetlerle önüne tesadüf eden tüm düşman birliklerini yıktı geçti ve Şirkuh ile esas ordunun, kılıç çekmesine dahi lüzum kalmadan Kahire civarına kadar gelmelerini temin etti. Şaver'in cizye vaadi ve laf kalabalığıyla oyaladığı Haçlı ordusu, bu hücumu haber alır almaz dağılıp kaçtı.
 
Kudüs kralının geri dönmesinden sonra Sultan Nureddin'e bağlı kumandanların varlığından hoşnut olmayan Şaver, bir ziyafet tertib edip hepsini yok etmeye karar verdi. Şaver'in bu teşebbüsünü öğrenen Şirkuh çok üzüldü. Selahaddin ise Şaver'den önce davranıp çölde bir ziyafet düzenledi ve ziyafete Şaver'i de çağırdı. Ziyafet mahaline yaklaşan Şaver'i karşılamak için yanına giden Selahaddin, yanındaki muhafızlardan çekinmeden Şaver'i kolundan tutup çekti ve atından düşürdü. Hadiseyi gören dalkavuklar derhal dağıldı. Zaten Şaver'in iktidar mücadelelerinden bıkmış olan Fatımi halifesi, Şaver'i ortadan kaldırmak için fırsat kolluyordu. Bu olayı duyunca Şaver'i idam ettirdi ve boşalan vezirlik makamına, Sultan Nureddin'den korktuğu için Şirkuh'u getirdi. Fakat bir-iki ay sonra Şirkuh öldü.

EYYUBİ DEVLETİNİN KURULMASI 

1171 yılında Mısır'da Şii Fatımi halifeliği bitirildi. Bağdat'taki Abbasi halifeliğine bağlılığını ilan eden Salaheddin Eyyubi, Mısır’ın tek yöneticisi konumuna geldi. Böylece İslam dünyasındaki iki başlılık son bulmuş oldu. Bu olay Müslümanların Haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisidir. Selahaddin, Nureddin Mahmud Zengi’ye hayatı boyunca bağlı kaldı. Fakat Nureddin'in 1174 yılında ölmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddin'in dul eşi İsmedüddin Hatun ile dünya evine girdi. Daha sonra Nureddin'in yerine geçen oğlu İsmail, Selahaddin'i tanımadı ve işbirliğine yanaşmadı. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selahaddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye gitti. Ancak çok geçmeden bu talebinden vazgeçti. Selahaddin Eyyubi 1177 yılındaki Montgisard Muharebesinde Kudüs kralı IV. Baudouin'e mağlup oldu. 1186’ya kadar Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye çalıştı. İslam birliğini yeniden sağlayan Selahaddin, Müslümanların maddi ve manevi anlamda güçlenmelerine büyük katkı sağladı. 

HITTİN SAVAŞI NASIL OLDU? 

Selahaddin Eyyubi düzensiz kuvvetleri birleştirerek disiplin altına aldı ve askeri güç dengesini istediği gibi düzenledi. 1187 yılında bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Bu arada Kudüs Kralı ölmüş yerine Lüzinyanlı Guy geçmişti. Selahaddin, Kudüs kralını ve ordusunu Kuzey Filistin’de Tiberya yakınlarında Hıttin'e kadar getirdi. Hıttin kuyularıyla ünlü bir bölgeydi. Selahaddin çok önceden kuyulara konuçlanmıştı. Böylece Haçlı ordusu susuz kaldı. Haçlı ordusu günlerce süren yürüyüşün ardından 4 Temmuz 1187 tarihinde tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir halde Selahaddin'in ordusuyla karşı karşıya geldi. Hıttin Muharebesi'nde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasindaki Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.
 
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tamamını ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Gaman, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim aldı.

ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ NASIL GERÇEKLEŞTİ? 

Selahaddin Eyyubi'nin başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını meydana getirmişti. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrı yaptı. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına doğru çekti. Sefer uzun ve tüketici oldu. İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli Richard) hiçbir sonuca varamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş bitti. 

SELAHADDİN EYYUBİ NASIL ÖLDÜ? 

 Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193 tarihinde Şam'da hayatını kaybetti. Ölümünün ardından ülke toprakları akrabaları arasında bölüştürüldü.
 

Habere Tepki Ver

0

0

0

0

0

0

0

0


Loading